Soğuk bir ortamdaki çocuklarını kalın kıyafetler giyme konusunda ikna etmeye çalışmak, ebeveynler için oldukça zaman alıcı bir uğraş.
Olimpiyatlardaki rekorları ve madalyaları ile yakından tanıdığımız Michael Phelps’in onu diğer yüzücülerden ayıran bir özelliği var. Sualtı kameralarıyla Phelps’i izlerseniz, yarışlara başlarken ve dönüşlerde suyun altında uzun süre bir yunus gibi hareket ettiğini görebilirsiniz. 2003 yılından beri yunusların ve diğer deniz memelilerinin suyun içindeki hareketlerini inceleyen George Washington Üniversitesi’nden Rajat Mittal’a göre, yunus vuruşu (dolphin kick) olarak bilinen bu hareket yüzücülerin diğer yüzme stillerine göre suyun içinde çok daha hızlı ilerlemesine imkân sağlıyor.
Yunus vuruşu, isminden de anlaşılabileceği gibi, yunusların ve diğer deniz memelilerinin sualtındaki hareketlerinden uyarlanmış bir yüzme stili. Bu hareket sırasında vücut sualtında bir dalga gibi hareket eder. Vücutlarının oluşturduğu dalganın yüksekliği ve bu hareketi yapma sıklığı yüzücülerin hızını etkileyen faktörlerdendir.
Bu yüzme stili suyun yüzeyine çıkmadan tamamen suyun altında gerçekleştirildiğinde yüzücülere hız ve enerji verimliliği açısından büyük avantajlar sağlıyor. Çünkü yüzücüler kulaç atarken ya da ayak vuruşu sırasında suyu iterek ileri doğru hareket eder. Dolayısıyla bu hareketler tamamen suyun altında gerçekleştirildiğinde daha fazla itiş gücü oluşturur. Ayrıca yüzücüler yüzeye yakın hareket ettiklerinde suyun yüzeyinde dalga oluştururlar. Dalga oluşması için gerekli enerjinin kaynağı ise yüzücünün kendisidir. Yani yüzücü suyu iterken harcadığı enerjinin bir kısmını itiş gücü değil yüzey dalgası oluşturmak için kullanır. Yunus vuruşu, yüzücülerin özellikle yarışların başlangıcında ve dönüşlerde kazandıkları momentumu uzun süre korumalarını sağlasa da Uluslararası Yüzme Federasyonu (FINA) tarafından yüzücülerin sualtında 15 metreden daha fazla yüzmelerine izin verilmiyor.